top of page

Yunanistan Turu 2015

  • Öner Müfit Akülke
  • 16 Eki 2015
  • 26 dakikada okunur

Öncelikle sizlere bu planın oluşum sürecini ve hazırlıklarından bahsetmek istiyorum. Plan, bir gün Sercan'la cafede otururken, "agacım gel Yunanistan'a sürelim" demesiyle benim böyle bir aydınlanmam oldu. Sanki o güne kadar hiç tatil yapmamışcasına, ilginç bir heyecan kapladı beni. Rotayı çizmiştim, hemen hemen hergün Sercan'la konuşuyorduk ancak tahlisizlik ya, o sene bir kaza yaptı ve 1 sene ertelemek zorunda kaldık :( Bir taraftan hazırlanmak için bir senemiz daha vardı. Gel zaman, git zaman Can abiyle tanıştık o da varım dedi ve son olarak Denizhan eklendi. Meğer aynı rotayı o da geçen yaz tasarlamış ama yapamamış, Ekip tamamdı! Allah var, Sercan ve Can abi sonuna kadar güveniyordu bana ancak benim de korkularım vardı rota konusunda, acaba memnun edebilecek miyim? Bu insanlar anlaşabilecek mi? Kalacak yerleri beğenecekler mi? Denizhan gerçekten bu konuda beni rahatlattı. Son ana kadar beraber planladık ve şekillendirdik. Artık en azından rotamız hazırdı. Yukarıdaki görmüş olduğunuz rotayı belirlemiştik.

Yola çıkmadan önce sizlere yardımcı olabileceğini düşündüğüm bazı öneriler;

Arkadaşar yola çıkmadan önce sizlere gerekli olacak ve ortak kullanımız için faydalı konulara değinmek istiyorum.

1) Erken planlayın. Arkadaşlar kilit bir konu. Malum Mayıs, Haziran dediğiniz anda fiyatlar ateş pahası oluyor. Özellikle otel ve konaklama işleri için bahsediyorum.

Rotanızada feribot vesaire seferler varsa zaten 6 aydan önce açıklanmıyor. Bizlerin de sene başından beri planımız hazırdı. Alışları da takribi 5-6 ay öncesinden bitirdik ki size de tavisye ediyorum. Son aşamada sadece resmi evraklar ve harçlığınız kalırsa çok kolaylarsınız.

2) Öncelikle yola çıkacağınız arkadaşları iyi seçin!!! Altın kural bence bu. En az sizin kadar çatlak olsunlar. Ufak tefek sorunları, aksaklıkları sorun etmeyecek kişiler seçmeniz rahat etmenizi sağlar :)) Çünkü planlar bozulabilir, rotalar şaşabilir hatta türlü aksaklıklar olabilir ve sadece birlikte olmaktan bile mutlu olan insanlar olursa herşey çok daha kolay olacaktır.

3) Navigasyon mutlaka en az bir kişide olmalı. Hoş tüm akıllı telefonlarda harita var ancak motora bağlanan, en azından tüm avrupa haritası içeren bir navigasyon muhakkak yanınızda bulunsun. Çünkü en büyük yardımcınız o olacak

4) İnterkom. Diğer adıyla kask içi telsiz. Bence olmazsa olmazlardan. Evet kabul ediyorum yurdum şartlarında biraz lüks ancak yolda yaşadığımız aksaklıklarda en büyük kurtarıcımız oldu ve uzun yollarda zaman geçmiyor gerçekten. İnanın kask içi sohbetleriniz, sürüş boyunca unutamayacağınız anılar arasında olacak, müzikte çabası. Biz Sena SMH05 modelini kullandık ve çok memnun kaldık.

NOT: İNTERKOM KULLANIRKEN LÜTFEN DİKKATİNİZİN DAĞILMAMASINA ÖZEN GÖSTERİN. İLERLEYEN ZAMANDA BAŞIMA GELENİ ANLATACAĞIM. O YÜZDEN DİKKATİNİZİN DAĞILDIĞINI HİSSETTİNİZ ANDA KAPATIN BİR SÜRE!!!

5) Listeler hazırlayın. Örneğin ortak kullanacağınız; lastik tamir kiti, anahtar tamir takımı, v.b şeyleri. Ayrıca kendiniz için lazım olan eşyaları ufak ufak not alın yola çıktıktan sonra pişman olmamak için. Tüm evraklarla ilgli son gün listesini hazırlayın. (pasaport, yeşil sigorta, uluslararası ehliyet,v.b)

6) Program listesi yapın.Tüm arkadaşlarınıza dağıtın. Benim hazırladığım amatörce bir listeydi. Ancak fikir endinmemize ve yolda ne yapacağımıza yardımcı oldu. Saatlere ve programa uymasanızda listede muhakkak önemli bilgileri belirtin ki aksi durumda birbirinizi bulabilmek için. (plaka, p.port no, hastane tel, konsolosluk tel.)​

Gerekli Evraklar ve İşlemler;

1) Pasaport;

Olmazsa olmaz zaten. En 6 aylık diyorlar ama siz garantiye alın vize için en az 1 yıllık hazırda bulundurun.

6 Aylık - 188,30 TL

1 Yıllık - 237,20 TL

2 Yıllık - 334,90 TL

3 Yıllık - 440,90 TL

4/10 Yıllık - 587,5 TL

2) Vize ;

Yunanistan için VFS Global aracı şirketi bakıyor detayları ve gerekli evrakları sayfalarında bulabilirsiniz.

http://www.vfsglobal.com/greece/turkey/

210 TL

3) Uluslararası Ehliyet;

Her ne kadar size yok o ülke istemez, bu ülke es geçer deseler de siz işinizi sağlama alın. Evet bir tek bana sormuşlardı girişte. En önemlisi sormaları değil olası bir kazada uluslararası mahkemelerde elinizde belge olması. İlk alımı biraz tuzlu ama varsa elinizde yenilmesi uygun. http://www.turing.org.tr/ kurumdan ediniyorsunuz.

İLK ALIM ÜCRETİ;

415,00 TL

4) Uluslararası Sigorta;

Zorunludur. Zaten riske girmeyin kaza anında bu poliçe karşılıyor karşı tarafın masrafını. Turing'ten de temin edebilirsiniz ancak varsa tanıdık bir sigortacınız ondan temin edin, fiyat farkı yoktur. Biz Öz-Tuğ Sigorta'dan yaptırdık ve sağ olsun orda Cenk Bey (-ki kendisi de motorcu) ilgilendi. Sizerede yardımcı olması için bilgilerini paylaşıyorum. Cenk Bey: +90 532 660 7101

15 Günlük - 63 euro

1 aylık - 78,75 euro

Bunlar yeterli olacaktır yola çıkmanız için...

Bizim hikayemiz de burda başlıyor. Vira bismillah hadi hayırlı yolculuklar:)))

1.ci Gün Hazırlık ve Yola Çıkış;

PLAN:

1.GÜN İSTANBUL-KAVALA-SELANİK (13.06.2015 CTSİ) Tahmini:9 saat/591 km

İstanbul’dan sabah 04.00 de çıkış yapacağız. Tem otobanı takip edip Edirne istikametine doğru yol alacağız. Tahmini 1 mola vererek 3 saat / 255 km sonra İpsala Sınır Kapısına varmış olacağız. İşlemler sonrası Yunanistan’a giriş yapıyoruz.

Yunanistan sınırından sonrasında tahmini 2 saat / 217 km sonra Kavala’ya yakıt almak ve mola vermek amacıyla giriş yapacağız.

Kavala sonrası tekrar yollara düşüyoruz ve tahmini 2 saat / 133 km sonra Selanik şehrine giriş yapacağız.

YAŞANAN:

Herhalde benim için hem çok eğlenceli aynı zamanda stresli bir sürecti ilk gün. 1 gece öncesinde motorumu bakımdan alcaktım. Servise gittiğimde bujinin başının içeriden kırıldığını öğrendim. Yıkıldım :((( 24 saat sonra yola çıkacaktım ve motoru açacaktık. Üstelik grenajlarda arkadaşlarla beraber tuttuğumuz depodaydı. Son dk bi süsleme ihityacı duydum sanki Yunanistan şekilsiz girilmiyormuş gibi neyse öğleden sonra 2-3 gibi motoru almıştım ancak grenajlar takılacak, hazırlanacağım ve gece depoda buluşup yola çıkılacak.

Yukarda gördüğünüz gibi servisten çıktıkan sonraki hali depoda. Sonra tabi ışıklı pavyon güzeli hali :)))

Neyse, önce motoru servisten alıp depoya bıraktım. Ordan eve, sonrasında eşyaları alıp 5-6 gibi tekrar depodaydım. Sözde niyet motoru erkenden bitirip o gün uyumak ve gece uyanıp yola çıkmak ama benim için yalan oldu bu plan tabi. Neyse eşyalarla beraber depoya geldikten sonra harıl harıl motor topluyorduk Buğra abimle sağ olsun. Gece 12 gibi tahmini bitmişti işim ufak tefek eksiklerle. Saat 2 gibi Can abi teşrif etti, son olarak Denizhan geldi. 1 saat kadar oyalandıktan sonra yola çıktık. Sercan'ı Mecidiköy'den alıp yolumuza devam edecektik. Tabi paşam uyuduğu için (nasıl gıcık olduğumu anlıyorsunuz herhalde) Mecidiköy'de o saat açık bir yer bulup oturup bekledik. Son kez planımızın ve ekipmanın üzerinden geçtik. (interkomları ayarladık ki kolay değilmiş, kameralar vs.) Neyse çay kahve faslı biraz tabi uzun tuttuk. Saat 6 gibi yola koyulduk.

Ülkem sınırları içersinde tabi yine kötü asfalt ve çok değerli ve saygı değer araç sürücüleri ile boğuşarak ilerliyorduk. Yola çıkmadan karar vermiştik ortalama sürat olarak azami 120 km/s ile gitmeyi planlıyorduk. Ufak tefek sigara molaları dışında durmadık. Hedef Tekirdağ'da Köfte yenecek ve İpsalaya kadar durmadan devam edilecek. İpsala sınırıdan önce son kez belirlediğimiz yakıt istasyonunda yakıt alıp devam edecektik. Tekirdağ'a sağ salim vardık afiyetle yenen köftemiz ve kahvelerden sonra hemen yola çıktık, malum çok heyecanlıydık 1-2 saate sınırda olacaktık.

NOT: EĞER İPSALA KAPISINDAN ÇIKIŞ YAPIYORSANIZ, MUHAKKAK NAVİGASYONUNUZDAN 1-2 KM KALA BİR BENZİNLİK İŞARETLEYİN VE DEPONUZU DOLDURUN. ÇÜNKÜ YUNANİSTAN OTOBANLARINDA YAKIT İSTASYONU YOK, BENZİNLİK için YOLDAN ÇIKMANIZ LAZIM!!!

Biraz dinlendikten sonra yola devam. O köftelerin yolda erimesi şarttı :)) Önümüzde 100-110 km vardı ve sakin zevkli bir yoldu. Ancak bir anda hiçliğin ortasında ben Denizhan'la sohbet ederken, Sercan sol şeritten aniden önüme kırıp emniyet şeridinde durdu. Anlam veremiyordum. Hemen dönüp toplandık. Sınıra sadece 2 km vardı ve beklenen; Ducati Monster sizlere ömür :) Makinede tık yok, elektriği kesmiş ve hiç bir şekilde tepki vermiyordu. Az aşağıda bir fabirka görmüştük oraya kadar boşta gittik ve grenajları çıkarmaya başladık. Sağolsun Ducati öyle saçma sapan bir yere koymuş ki aküyü depoyu sökmeden ulaşmak mümkün değil. Sürüş esnasında mekanik dehamiz Can abi ve Seco arasında geçen komik diyalog (interkomdan) ;

Seco: Can abiiii

Can: Efendim seco

Seco: Abi bi lamba yandı bende daha önce görmedim.

Can: Yağ felandır benzinlikte bakarız sorun değil.

Seco: Peki abi

(1-2dk sonra)

Seco: Can abiii

Can: Efendim seco

Seco: Abi bi lamba daha yandı çözemedim

Can: Allah allah herhalde arza lambası bakarız benzlikte.

Seco: Peki abi

(daha kapatmadan 5 saniye sonra)

Seco: Can abiii

Can: Efendim seco

Seco: Abi motor gaz yemiyor?!?!

Can: Hayır olsun?

Seco: Can abi motor durdu, ben ?!?!?

Can: Yapcak bişey yok sağa çek seco :(((

Gerçekten geliyorum demiş :))) Neyse ki fabrikanın önünde kendimizce takviye etmeye çalıştık ancak nafile. Fabrikanın güvenliği sağ olsun bize İpsala'dan bir tamirci çağırdı, zor bela adam 45 dk'da geldi ve konjektör kablosunun koptuğunu gördü. Tekrar dönüp alması, gelmesi, çıkmamız tam 3-3,5 saatimize mal oldu. Yine de keyifler yerindeydi. Yeter ki sorun çözülsün çünkü diğer ihtimal hepimiz başlamadan geri dönecektik. Plan şaştı ama hiç birimiz homurdanmadık sadece yorgunluk had safhadaydı çünkü güneşin alnında 3 saat dile kolay. Neyse ki halloldu ve yola devam. Sınıra girmeden Can abinin belirlediği benzinlikten son kez hiç inmeden yakıtlarımızı doldurduk ve ver elini İpsala sınır kapısı :))

Arızadan sebep 3 saat kaybedince tabi planlar suya düştü ve sabah 9-10 gibi sınırda olmak yerine saat 12-1 gibi varmıştık. Hududa geldiğimizde motorla olmanın avantajı. Hemen bizi sıranın önüne çağırdılar. Daha önce hiç birimiz araçla yurt dışına çıkmamıştı o yüzden bir heyecan vardı. İşlemler bizim tarafta kolay oldu. Memur sadece birimizin evrakları toplayıp getirmesini rica etti. Can abi hepimiz adına girdi ve görüştü. İlginç olan bir tek Denizhanın (ki aramızda en çok o yurt dışına çıkıyor) X-Ray taramasına girmesi istendi. Bizde o sırada free shopta sigara ve nevale işlerini hallettik.

Malum çok yerimiz yoktu o yüzden kısa sürdü. 30 dk kadar X-ray ve alışveriş bittikten sonra Yunan sınırına doğru geçtik. 1-2 km ileride tekrar kontrol vardı. Yine hiç bir zorluk çıkmadı ve artık içerdeydik. Türk motorcularının kutsal toprakları, asflatın kalitesi güzelliği hemen belli ediyordu kendini. Girdikten sonra sizi uzun bir düzlük bekliyor ve yolda hiç bir şey yok. Sonrasında ilk gişeler geliyor. Veeee olmazsa olmaz, ilk Yunan yol tabelasında durduk hatıra fotosu için:))

NOT: YANINZA MUHAKKAK BOZUK EURO ALIN!! BİR ÇOK GİŞEDEN GEÇECEKSİNİZ VE LAZIM OLACAK. BOZUK DEDİYSEK 5-10 EURO ANLAMINDA. BİR DE TEK TEK DURMANIZA GEREK YOK GRUBUNUZLA YAN YANA DİZİLİN VE TEK KİŞİ ÖDESİN, SONRA SIRAYLA GEÇEBİLİRSİNİZ. AMAN DİKKAT ÖDEDİKTEN SONRA TEK TEK GEÇİYORSUNUZ:)

Bizim için yolculuk asıl şimdi başlamıştı. Burdan sonra ilk durak Kavala. Önümüzde muhteşem bir yol ancak virajsız :( İpasala Sınırdan-Kavala 217 km. Yaklaşık 2 saatlik daha yolumuz vardı ve depolar doluydu. Amaç hem Kavaladan benzin almak hemde görmüş olmak. Yola benim adıma birden kabus olmuştu. Uykum vardı ve çok yorulmuştum. Ayrıca o kadar uzun bir düzlük 220-240 km/s çıkıyorsunuz ama dayanmak ne mümkün sadece 10 dk sonra rüzgar sizi daha da çok yoruyor. Neyse Can abiyle koyulduk tatlı bir sohbette yolumuza devam ediyorduk. 1-2 tane yol kenarı wc ve sigara molası vererek yola devam ettik. Navigasyon Can abideydi ve Kavala'ya varmıştık. Çok yorgun ve bitkindik. Ben zaten uykusuzluktan, arkadaşlarımda 2-3 saat güneşin alnında Seco'nun motorla uğraşmaktan. Kavalada 1 saatlik bir mola verdik. Yakıtları doldurduktan sonra devam. İstikamet Selanik:)

KAVALA İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİM;

Kavala görmeye hatta kalmaya değecek bir yer. Çok küçük olduğu için 1-2 gün yeter fazla bile burası için. Portrelik bir görüntüsü var. Zaten motorla gidiyorsanız muhakkak benzinlik ve mola yeri olarak burayı tercih edin.

Kavaladan sonra yol iyice benim için ızdırap hali almıştı. Otobanda ilerlerken Denizhanla sohbete koyulduk. O da ne ?! Can abinin motorunun altından kıvılcımlar çıkıyordu. Sehpası yere değiyor ve allahtan ki önümüzde herhangi bir viraj yoktu. İkimizde bir panik Can abiye bağlanmaya çalıştık.

-Öner: Can abiii

-Can: Ne var amk

-Öner: Acil sağa çek yapraam sehpan açık yayı kopmuş, dikkat et!!!!

-Can: Heeeee.... Bende ne tutuyor beni diyorum!!!

(Bu kadar sakin olması beni baya şaşırtmıştı. Can abi bu arada interkomla iletişimi çözmesi turun sonunda olduğu için bir türlü sevemedi bu icadı :)

Sağa çektik. İyi ki o muhteşem icad olan cırtları yanımıza almıştık. Hemen sehpayı bağladık ve devam.

Yol güzelleşmeye başlamıştı. Güzellikten kastım virajlar, asfalt kalite olarak zaten süper. Ancak o da ne, bu sefer de yol kenarı mola sonrası Seco'nun ayaklığının açık olduğunu farkettik ve yol virajlıydı. Denizhan hemen müdahele ederek durdurdu Seco'yu. Herhalde elektriği ile oynadığımız için ayaklık müşürü devre dışıydı ve büyük bir kaza olasılığını yine atlattık. Artık biraz strese girmiştik çünkü akşam saati olmuş ve biz sağ salim varma derdine düştük ve gerçekten yorgunduk. Kavaladan sonra 133 km bitmek bilmedi benim için, veeee mutlu sona varmıştık. Otelin bilgilerini Can abi önceden navigasyona kayıt etmişti ve tam önüne kadar götürdü bizi bu bilgiler. Şehir içi güzel bir oteldi. Mevki olarak harikaydı. Otellerle ilgili size bilgiyi en son safha vereceğim. Tüm rezervasyonları ben yapmıştım o yüzden hemen içeri girip odalarımızı istemek bana düşer diye lapin gibi fırladım. Bu arada otelin önü yani tam kapısı sanki bizim için yapılmış iki ağaç arasıi kaldırım cebi, dört motor rahat rahat park ettik. Neyse içeri girdim ve şu saçmalığı yapmışım. Tek yatak yerine çift kişilik double yataklar ayırtmışım. İşin kötüsü fırlama bir resepsiyoniste denk geldik ve şu saçma diyalog gelişti.

-Öner: Hi. We had a rezervation. (merhaba rezervasyonumuz vardı)

-Res.: Oh yes from Turkey. (evet Türkiye'den olan)

(ekrana baktıktan sonra şaşkın bir ifadeyle)

-Res.: Two rooms double beds? (İki oda duble yatak?)

-Öner: Yes! (gayet kendimden emin ve yorgun biran önce bitsin çile diye)

(adam tekrar şaşkın bir ifadeyle)

-Res.: 4 Guys 2 rooms and double bed?

-Öner: yesssss!!!! (sinirli ve emin şekilde)

(derken denizhan yetişti)

-Denizhan: No No ! Two Single beds. (2 adet tekli yatak istiyoruz.)

( o an anladım herif bize, olm ibne misiniz diyememiş inatla soruyor. Ben tabi mahcup )

-Res.: Okay :) (piç bir ifadeyle)

Ancak tek yataklı oda yokmuş. Bende tabi bir anadolu erkeği olarak ve o herifin piçliğinden ötürü asla kabul edemem yarın değiştirilmesini istediğimizi söyledim . Tabi ki hava civa bunlara nereye değiştiriyorsun o kadar yayıldıktan sonra :)) Allahtan sorun etmedi kimse. Odalarda sigara içenler olarak Can abi ve ben kaldık. Diğerleri içmediği için beraber, ki bu tur boyunca devam etti. Çokta isabetli bir karardı.

Sonuç olarak ilk hedefe varmanın mutluğu vardı. Hemen odaya çıktık. Malumunuz hemen o kıyafetlerden kurtulup duş almaktı herkesin ilk dileği. Duştan sonra bir süre dinlendikten sonra yemek için buluştuk. Otel mevki olarak tam göbeğindeydi şehrin. Şöyle düşünün İzmir Kordona bir paralel sokak vardı aramızda. Biraz gezindikten sonra bir restoranta çöktük ve günün kritiği yapıldı. Restoranta zaten dışarıda masaları ve sokak cıvıl cıvıldı. Kalabalık sürekli bi yere doğru gidiyordu ve biz de merak ettik. Kapıldık o sürüye. O da ne? Adamların sokak partisi varmış, her sene yaptıkları ve ona denk gelmişiz. Yüzlerce belki binlerce kişi uzunluğu en fazla olsun 500-600 m. bir sokaktaydı. Olay şu; orası barlar sokağı gibi bir yer ve o güne özel tüm barlar kapatıp dışarı stand kurup dj'ler çağırıyorlar. Her telden vardı. club müziği, rock, jazz, yunan, pop karışık takılıyor millet, zengini fakiri orda herkes. Biz de kaptık birer bira orda takıldık. Müzik harikaydı ve insanlar gerçekten içmeyi biliyor. Bizde olsa kesin bir taşkınlık, olay olurdu ancak sıfır! Bırak onu artistlik yapan bile yok, şebek gibi dans ediyor ve müzik dinliyor insanlar. 1-2 saat takıldıktan sonra otele döndük takılmak isterdik ama çok yorgunduk. Bu dediğim tüm yerler otele yürüme mesafesinde. Hemen deliksiz bir uykuya ihtiyaç vardı :) 1.ci gün aksilikler de olsa başarıyla tamamlandı ve sağ salim varıldı en önemlisi buydu.

Uzo görmüş masum  abi:)

Uzo görmüş masum Can abi:)))

Sokağın girişi..

2.ci Gün Selanikte Serbest Zaman:

PLAN:

2.GÜN SELANİK (14.06.2015 PAZAR)
Tüm gün Selanik mümkünse kahvaltı sonrası Halkidiki plajlarını görmeye gidilebilir.
Tahmini 2 saat / 95 km sonrasında Selanik dönüş ve serbest zaman.
YAŞANAN:
Valla ne yalan söyleyeyim geç uyandık :)) Sözde Halkidikiye sürüş yapıp denize girecektik. Ama kimsenin gidesi gelmedi neden bilinmez. Aslına bakarsanız çok pişmanım çünkü öve öve bitiremediler Halkidiki'yi hem bizimkiler hemde yunanlılar. Zaten öğleden sonra uyanmıştık otel de kahvaltı şansımız kalmamıştı. Aldık elimize haritayı başladık gezmeye. Yakınlarda Kamara Meydanı vardı. Çok güzel cafelerin de bulunduğu meydan da yemeğimizi yedik. Meydan da zenci bir satıcıya rastladık ve o da ne herif türkçe konuşuyor. Eminönünde zamanında işportacılık yapmış daha sonra Yunanistana göç etmiş. 1-2 cafe gezdikten sonra motorları alıp şehrin tepesinde panorama görüşü olan Ano Poli'ye gitmeye karar verdik. Gitmeden önce sahil kenarından biraz motorlarla gezdikten sonra Beyaz Kuleyi görmeye gittik. Beyaz Kuleyi ziyaret ettik. Beyaz Kule Osmanlı zamanı bir zindan olarak kullanılmış ve şehir tekrar geri alınınca ilk bayrak oraya dikilmiş ve beyaza boyanmış. Şehrin tepesine vardığımızda muhteşem bir manzara ile karşılaştık. Panorama Cafe diye bir yerde ki herkese tavsiye ederim, tüm şehri ve gün batımını izledik.

Harita elimizde Selanik sokaklarında....

Kamara Meydanı....

Eminönü İşportacımız Zenci dostumuz...

Panorama Cafe. Harika bir yer...

Güzel bir motor turundan sonra tekrar otelimize döndük. Akşam planı tabi ki Yunanistan'a gelmişken rakı&balıkb:)) Daha doğrusu Uzo&Balık. Akşam otelde hazırlandıktan sonra güzel bir restorantta yerimizi aldık. Benim balıkla aram yoktu ve Uzo tuhaf gelmişti. Uzo susuz içilen birşey ve biz rakı modunda içince de hiç bir işe yaramadı. Geceyi erken bitirecektik sabah yol vardı nede olsa. Yolumuzun üstünde küçük bir bar gördük ve son birer içki alıp öyle geçelim dedik ama ne mümkün. Bar'ın sahibi abi o kadar sempatik o kadar keyifli bir adamdı ki. Herhalde 2-3'e kadar tuttu bizi. Biz Yunan müziğine hasretken abimiz barda en son İbrahim Tatlıses çalıyordu. Tam bir Türk dostu çıktı yani. Gece boyunca sohbet ettik ve söz aldık İstanbul'a gelince haber verecekmiş. Geceyi orda bitirdikten sonra otelimize döndük.

Uzo & Balık

Şirin Bar Çıkartmamız

Bar Sahibi ile Öz Çekim

Can abi Denizhan'ı kötü yola sürüklerken:))

SELANİK İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİM:

Selanik hakkında söyleyeceğim tek şey, muhteşem bir yer! Ben doyamadım açıkcası. Özellikle en son da vereceğim otelimizle ilgili tavsiyeye dikkat edin çünkü mevki olarak her yere çok yakındı. Eğlence için KAMARA ve LADADİKA meydanına uğramayı unutmayın. Halkidiki sahiline uğrayın yoksa bizim gibi pişman olursunuz. Mimarisi ve küçük bir şehir olması dışında hayran kaldığım bir diğer nokta fiyatları. 2 gün boyunca yedik içtik, hatta çok içtik harcadığım toplam para 50-60 euro geçmez. O yüzden keşke daha fazla kalsaydım diye hayıflanmadı değilim. Görülmesi gereken yerler başlıca;

-Beyaz Kule: Osmanlı Döneminde zindan olarak kullanılmış.

-Aristotle Meydanı

-Kamara Meydanı

-Ladadika: Selanik'te en meşhur ve eğlenceli bölge.

-Ana Poli Tepe

-Atatürk'ün evi. Valla utanıyorum oraya kadar gidip uyuya kalınca göremedik :(

3.cü Gün Kalambaka Virajları:

PLAN:

3.GÜN SELANİK – METEORA/KALAMBAKA (15.06.2015 P.TESİ) Tahmini:3 saat / 251 km
Selanik’ten kahvaltıdan sonra yola çıkılacak. Tahmini 3 saat / 251 km tek molayla gidilebilir.
YAŞANAN:
Öğlene doğru uyandık ve yolda bir yerde artık yemek yemeye karar verdik. Tüm hazırlık bittikten sonra yavaş yavaş yola çıktık. Otobanda yol iyice güzelleşiyordu. Artık hem boş yollar hemde virajlar vardı önümüzde. Gerçekten doya doya sürat yaptık. Yolda ilginç bir olay. Yolun bir bölümünde dalmış gidiyoruz biraz fazla rahatlamış olsak gerek, hiç arkaya bakma ihtiyacı duymadım. Bir anda arkamda gümüş spor bir araba. Ne bir korna, ne bir sıkıştırma adam belki 10 dk yol vermemizi bekliyor. Neyse hemen sağa attım kendimi grubun hepsi sağ geçmeden adam gazlamadı sonra koptu gitti. Ulan saygıya bak diyorsun. Bizimkiler olsa ezip geçmişti! Neyse otobandan çıkmış artık köy yollarına gelmiştik. Can abi bir mola istedi ve navigasyonu ayarlayacaktı. Haritayı açar açmaz o gözlerindeki ışıltıyı unutamıyorum :))) Yol yılan gibi virajlı ve manzarayı zaten anlatamam size. Hemen ekip olarak hepimiz kameraları kurduk ve yola koyulduk. Yata kalka ilerliyoruz. Arka tarafa kamera bağlayan ben olduğum için en önde gidiyorum ancak bir yerde öyle bir hata yaptım ki tüm grubu yakıyordum. Sağ tarafım dağ, sol uçurum, sağa doğru bir viraj ve ben olağanca yattım ancak virajın çıkışını görmem mümkün değil bir anda panik yaptım ve motoru diktim, haliyle şeritten çıktım :( ama ilginç olan gayet başarılı gelen arkadaşlarım herhalde kılavuzu karga misali arkadan benle beraber çıktılar. Neyse ki kötü birşey olmadı ve devam ettik. 1-2 saatlik harika yollardan sonra varış noktamıza ulaştık. Kalambaka aslında sırf atina yolu çok uzak diye yolu yarılamak amaçlı gittiğimiz bir noktaydı ve iyi ki gitmişiz. Motora ve viraja doyduk. Varır varmaz eşyalarımızı bırakıp meşhur dağ yollarına resim çekmek için koyulduk. Meteora/Kalambaka havada kalan manastırlarıyla meşhurdu ve doğa harikası şirin mi şirin bir yerdi.

Kalambaka'da fotoğraf işini bitirdikten sonra dağ yollarından birinde yemeğe koyulduk sabah erkenden yola çıkılacaktı o yüzden fazla zaman kaybetmek istemedik erkenden uyuduk. Atina'da 1 günümüz vardı ve ne kadar erken gidersek o kadar çok gezebilirdik.

KALAMBAKA/METEORA İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİM:

Kalambaka öncelikle doğa ve manzara olarak çok ama çok beğendiğim bir yerdi. Küçük ama modern bir kasaba ve ben ziyaret edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Motorcu olarakta virajları ve yolu gerçekten tatmin edecek şekilde. Yunanistan gezisi süresince aklımızda kalan motor anınısını en iyisiydi. Rakımın yüksek olmasından sebep geceleri serin oluyor bilginiz olsun.

-Megola Meteoro Manstırı ziyaret edin.

4.cü Atina Yolları ve Tarihi Şehir

PLAN:

4.GÜN METEORA/KALAMBAKA – ATİNA (16.06.2015 SALI) Tahmini: 5 saat / 351 km

Kalambaka’da kahvaltıdan sonra Atina’ya yola çıkıyoruz. Tahmini 4-5 saat / 351 km 3 mola ile gidilebilir.

Otelimiz Nana Hotel’e yerleştikten sonra şehri geziyoruz.

YAŞANAN:

Sabah erkenden tertemiz bir havada uyandık. Aşağıda kahvaltı salonunda her milletten gençler kamp tarzı kahvaltı ediyordu. Kaldığımız otel butikti ve çok şirin motiflere sahipti. Kahvaltıdan sonra yola koyulduk. Bende bir terslik vardı yine :((( Motora bir gariptim ve alışamadım. Uykusuzluk mu, alkol tükettimi veya başka bir şey mi bilmiyorum ancak o gün ilginç bir şekilde motorla bir mücadele içersindeydim. Yan bir yoldan ana yola çıkarken can abi ile bağlantı halindeydim. Hızım olsun olsun 30-40 km/s ve birden kitlendim ne sağa ne sola dönebiliyorum. Kollarım acemi motorcu gibi dik bir şekilde başladım alt grenajı sürtmeye. Can abi farketti durumu sağ olsun diğerleri önden ilerlediği için durumu görmüyordu. Öne geçmemi istedi 30-40 dk sonra bir viraja girerken Can abinin bana bağırmasını hatırlıyorum kulağımda. " Lannn öner!!! lannn!!!" Hafif bir virajda sola dönüştü ben banketlere doğru gidiyordum son anda sıyırdım. Can abi buraya kadar dedi. Herkese talimat verdikten sonra bir benzinlikte uzun bir mola verdik benim için. Ayılmam için sağ olsun herkes seferber oldu. Kendime geldikten sonra yola çıktık. Veeee o mükemmel virajlar yine başladı. Kendimi de iyi hissediyordum olağanca dikkatimi toplamıştım. Önümde Denizhan arkasında ben yata kalka gidiyorduk. Moladan sonra Can abi interkomu kullanmamı rica etti dikkatim dağılmasın diye gerçekten işe de yaramıştı. Süper gidiyorduk. Birden kulağımda bir bağlantı:)))

Denizhan: Napıon yapraaam ?

Öner: Napiim kanka işte süper yol

Denizhan: Evet bende beğendim.

(bu sohbeti yaparken virajlara giriyor çıkıyouruz)

Öner: Kanka malum ben iyi değilim konuşmayalım konsantre oldum.

Denizhan: Tamam tamam açık kalsın bağlantı yolda bişey olursa uyarırım seni en azından.

(isteksiz de olsa tamam dedim çünkü malımı biliyorum deniz yorum yapmadan duramaz)

Denizhan: Kanka bu virajlar yavaş ben yavaş viraj sevmiyorum.

Öner: Kankacım haklısın da bi sus

(Denizhan'ın kavrayamadığı kendisi virajdayken ben sessizim. ancak o virajdan çıkıp ardından ben 1-2 sn arayla girdiğimde, ki o sırada pozisyon al, çıkışa bak, kontrayı düşün, dua et, v.b şeyler ben peşindeyken Denizhan Hıncal Uluç tadında kulağımda)

Denizhan: Kanka sağda çukur var!!!

(bu sırada ben virajın içindeyim:)) aldı mı beni bir panik ve yapmam gerekeni yaptım))

Öner: Deniz gırtlağını emii gırtlağını olm içindeyim virajın ne çukuru!!!

(interkomu kapattım)

NOT: O GÜN TADINIZ OLMAYABİLİR VEYA KÖTÜ OLABİLİRSİNİZ. ÇÜNKÜ HEM FİZİKİ BİR MÜCADELE İÇERSİNDESİNİZ GÜN İÇERSİNDE VE AKŞAMLARI BİZİM GİBİYSENİZ ORTAMIN SOHBETİN TADINI ÇIKARTMAK, BİRAZ DA ALKOL ALMIŞ OLABİLİRSİNİZ, Kİ BU DA BÜYÜK BİR ETKEN. ANCAK SIRF ARKADAŞLARINIZI KIRMAMAK İÇİN VEYA İNAT EDEREK "ULAN DUR BİRAZ DAHA KULLANAYIM ÖYLE MOLA VERİRİZ" DEMEYİN!!! ÇÜNKÜ EĞER GERÇEKTEN ARKADAŞINIZSA ZATEN SİZİN O HALDE SÜRMENİZE BENİMKİLER GİBİ MÜSADE ETMEZ. BİR KAZAYLA SONUÇLANMASINDANSA TATİLİNİZ, 1-2 SAAT GEÇ GİTMENİZ HİÇ BİRŞEYİ ETKİLEMEYECEKTİR. SOHBETİ MUHABBETİ DE CABASI. AYRICA KASK İÇİ SOHBET VE MÜZİK GİBİ ŞEYLER DİKKATİNİZİ DAĞITABİLİR HEMEN KAPATIN!

Dağ yollarını geçtikten sonra otobana çıkmıştık. 2 saatlik bir yolculuğumuz vardı önümüzde. Yolda biraz şımarmadık değil kendi aramızda gazlamalar, yarışmalar, şebek şebek fotolar almalar ama tabi kimseyi tehlikeye atmadan. Büyük şehir olayımıdır bilmem ama yaklaştıkça trafikte saçmalamaya başlıyordu. Tabi ki bir yurdum İstanbul gibi değil ama şimdi 4 gün boyunca insan gibi trafik görünce en ufak hata bile dikkatinizi çekiyor. Şehir girişine az bir mesafe kala spor bir yarış arabası bizle yarışa tutuştu. Tabi Türk damarı durur mu:)) Seco ben Denizhan takıldık peşine, Can abi uymadı bize. Ne yalan söyleyeyim gayet başarılı kullandı. En azımızın altında 700cc ve 80-90 beygir vardı ama kafa kafaya geliyordu bizle. o da ne ? Film camlardan dikkatimizi çekmemişti bir de tabi 200-220 km/s gidiyoruz bakamadık ama yavaşlayınca bir gördük ki kadınmış :))) hemen tabi olağanca centilmenliğimizle etrafını sardık :))) Tabi abla sallar mı gazladı gitti. Neyse şehre girer girmez ilk farkettiğimiz Atina yanıyor!!! Asfalt bile çatlamış kuraklıktan ve biz oteli bulmakta zorlanıyorduk. Atina gerçekten garip bir şehir. Modern bir o kadar da tarih kokuyor. Neyse, Can abi ve Denizhan'ın yönlendirmesiyle otelimizi bulduk. Hemen duşlarımızı aldıktan sonra şehri gezmeye çıktık. Merkezi, Plaka ve Akropolisi görmeye gittik.Hard Rock Cafe'yi de görmeye gittik ancak tadilat varmış malesef :(

Öğlen yemeğimizi yedikten sonra Türkiye'den tanıdığım Nihan arkadaşımızla buluşacaktık akşam. Nihan, bir yunanlı arkadaşımızla evli ve Atina'da yaşıyordu. Tatil bahanesiyle onunla da tanışma fırsatımız oldu böylelikle ki Yorgo gerçekten dünya tatlısı sempatik bir arkadaşımız oldu. Atina'dan sizlere bir kaç kare;

AKROPOLİS

Plaka'ya giden birçok çarşıdan biri

Yorgo&Nihan'ın bizi götürdükleri muhteşem bar

Monastiraki Meydanında ev sahiplerini beklerken...

Türk mofitleri...

Atina'ya ilk girişimiz. Parlamento binası.

Akropolis...

Seco kendine uygun bir şeyler bakarken....:)))

Öğle yemeğimiz Makedon satıcı dostumuzla...

Parlamento binası...

YORGO & NİHAN teşekkürler dostlar:))

Akşam sağ olsun Nihan eşiyle beraber geldiler. Bizi çok güzel böyle mağara tadında ama modern bir bara götürdüler. Tabi gariplerim bizi insan sandılar 1-2 tane içer kalkarız ama ne mümkün :)) muhabbette sarmıştı. Yorgo'yla Yunan ekonomisi, Türkiye'nin durumları derken sabah 3-4 gibi ayrıldılar. Biz 5'e kadar oturduk. Şunu belirtmeliyim benim arkadaşlarım insan gibi içmez. Ben çok zayıfım o konuda 2-3 kadehten sonra yokum. Şöyle anlatayım öğlen yemeği itibari ile sabah 4'e kadar içmişiz ve 7.30'da Pire'den gemimiz kalkacak. Otele geldik ve ben ulan bir saat uyusak kafidir diye düşünürken yanımda bir çıtt sesi :)) Can abi bir bira daha açmış ve ben beklerim diyorum. Dedim abi sen yat ben uyumadan dayanırım. Tv'de Türk dizileri vardı onları izliyordum veeee süper bir şekilde uyuya kaldım :)))

ATİNA İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİM:

Atina gerçekten büyük şehir havası veriyor insana. Ancak garip bir şekilde post-modern bir yapısı var. Eski binalar ama altında süper lüks clublar, modern işlerin içersinde hep biraz tarih var. Bu sebepten görülmesi gerektiğini düşünüyorum. Olumsuz bulduğum şey ise çok kalabalık olması bunu sebebi de merkezinin küçük ve iç içe olması. Turist için avantaj tabi ama adım atacak yer yok. Nüfusu 3 milyon civarı olan Atina yazın turistlerle beraber 5-6 milyona ulaşıyor. Diğer gezdiğimiz şehir ve adalara nazaran en sıcak ve bunaltan hava atinadaydı. Plaka ve Monastiraki meydanını tavsiye ederim.

-Akropolis: Atina'ya gelipte görmemek olmaz:)

-Monastraki Meydanı: Sanki tüm Atina burda gibi çok hareketli ve turistik bir yer.

-Parlamento Binası

-Plaka Bölgesi: Gece hayatı burda.

5.ci Gün Pire yollarında 4 çılgın Türk

PLAN:

Sabah 05.30 da otelden çıkış yapıp Pireaus Limanına doğru yol alıyoruz. Tahmini 12 km / 30 dk varmış oluruz.

Limana yakın bir yerde oturup kahvaltımızı yapıp gemimizi bekliyoruz. Limandan Blue Star Ferry ile sabah 7.30 da Mikonos’a doğru hareket ediyoruz. Tahmini 5 saatlik (12.10 varış) bir gemi yolculuğundan sonra Mikonos’a varıyoruz. 4 gece konaklayacağımız Sofia Village Hotel’e yerleştikten sonra serbest zamanımız oluyor.

YAŞANAN:

Sabah Denizhan'ın sesleri ile 6.30 gibi uyandık. Birtek o uyanmış, hepimizi kaldırıyor. Kapıyı kim açtı halen bir gizem :)) Tabi mahcup bir şekilde ben sessiz sessiz hazırlanıyorum. Herkeste bir gerginlik ve telaş var, motoruna atlayan yola çıkıyor. Çünkü her daim sefer yok ve bilmediğimiz bir şehirde 12 km limana yolumuz var. Kimsede çıt yok. Ben tabi hiiiç gıkımı çıkarmıyorum:)) Neyse yola acele bir şekilde çıktık ve o güne kadar güvenli sürüş abidesi Can abi, Atina yollarında terör estiriyor. Zigzaglar, sollamalar aradan girmeler tabi navigasyon olduğu için hepimiz arkasında:) Kalkışa 15 dk kala ulaştık limana. Gemiyi görüyorduk ancak girişi bulamıyorduk, iyice stres olmuştuk. Neyse ki sağ salim vardık. Bilet kontrolünden sonra hemen soktular içeri bizi. Yüzlerce motoru bir birine bağlamışlar güvenlik amaçlı ve en son biz gelmiştik. Görevli saatini gösterip kızgın bir şekilde " last minute last minute" diye sayıklıyordu. Zaten gurubun mahcubiyeti üstümde, yolda stres olmuşum herife gıcık oldum. Motorları bağlarken söylenip duruyordu yunanca birşeyler. Neyse artık dayanmadım tabi türk edasıyla yanına iliştim. "is there problem ? what are you talking?" yani meali "ne söyleniyon birader, bir problem mi var?" artistliği yaptım neyse adam yok yok bir şey dedikten sonra Denizhan yanıma geldi neler oluyor diye. Aramızda geçen diyalog.

Denizhan: Kanka noldu?

Öner: Nolsun amk herifi söylenip duruyor. O.ç s..cem şimdi gelmişini geçmişini !!!

Denizhan: Aman ya boşver

Öner: Kanka ben eşyaları bırakmasam mı çalınır felan içim rahat etmedi.

Denizhan: Olmm ne çalıncak bırak işte al sadece kameraları kaskı bırak.

Öner: Olm ya çalınırsa çok meydanda

(derken o biraz önce öyle yaparım böyel yaparım diye atıp tuttuğum abimiz gayet güzel bir türkçeyle)

Saygı değer abimiz: Burası Türkiye değil burda birşey olmaz merak etmeyin.

(Denizhanla ben 5 sn kitlendik. Biraz önceki o aşk çocuklarından hani asıp kesen var ya, işte ondan eser yok)

Öner: Kanka ben motoru da bırakmam !

Denizhan: Nasıl ya güverteye mi çıkarcan manyak?

Öner: Olm çalınsa yine iyi bu herif söylediklerimden sonra yakar bu motoru :)))

5-10 dk abimize şirin şirin baktıktan sonra içim huzursuz şekilde güverteye çıktık. Sigara içilir bir alanda köşe sote bir yer bulup yayıldık. Ben valla hiç sallamadım yere kuruldum ve yattım çünkü 5 saatlik yolculuk vardı önümüzde.1-2 saat uyudum. Seferde Ducati Yunanistan Kulübü üyesi bir abimizle tanıştık, çok güzel bir motor sohbetine koyulduk. 5 saatin sonunda ulaştık Mikonosa ve motorum hale tek parça çiziksiz :)))

Gelemeyenler için çoook sıkıldık, çoook mutsuzuz pozu:))

Mikonos'ta ada olayı gerçekten farklıydı. Ada iner inmez lükstü :) Dünyanın dört bir yanından insan gelmiş ve ordaydı. Hemen otele yerleştik ve beklemeye koyulduk. Can abinin kız arkadaşı Aylin aramızda katılacaktı, kendisi uçakla geliyordu. Neyse ilk gün havuz başına kurulduk ve günü bitirdik. Otelimiz çok başarılı ve sempatik bir aile tarafından işletiliyordu. Yardımcılar Pakistanlı SEK isimli bir abimiz şen şakrak eğliyordu herkesi ancak kaldığımız sürece biz ona PAKİ dedik neden bilmiyorum herhalde pakistanlı olmasından sebep. Gece hep beraber o meşhur Beyaz sokakları Mykonos Town'a gittik. Daracık sokaklar insanlar dışarda ve eğlencede. Sabaha kadar uyumayan bir ada. Gay'ler meşhur dediler bize ancak gerçekten çok fazla gay görmedik açıkcası. Mikonos'la ilgili anlatılcak çok şey yok aslında 4 gün kaldığımız için eğlendik, yedik, içtik ve dinlendik. Direk orası ile ilgili bir kaç kare paylaşarak yorumuma geçiyorum;

pithess

ELİA BEACH...

CAVO PARADİSO CLUB

SUPER PARADİSE BEACH

SUPER PARADİSE BEACH

LİTTLE VENİCE BAR

MİKONOS İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİM:

Öncelikle Mikonos parası olana cennet. Mikonos'a gerçekten dünyanın dört tarafından turist akın ediyor. Ancak bir sorun var ki bizim gibi orta direk için gerçekten çok pahalı. Örnek vermek gerekirse 4-5 gün boyunca Atina'ya kadar harcadığımız kişi başı para 200-300 euro geçmez ve inanılmaz eğlendik. Yemeklerden örnek vereyeim Ana karada 5-10 euro arası günlük yemeğinizi halledersiniz. İçkiye gelince yine 3-4 euro bize göre ithal biraları içiyorsunuz. Amaaaa gel gör ki Mikonos fiyatları ile ateş pahası. Otelimiz gerçekten fiyatına göre harikaydı. Bir bardak içki 9-10 euro altında bulamıyorsun ve yeme içme 20 eurolara çıkıyor öğün başına. Sahil ve plajlar ücretli. Mykonos Town dedikleri merkezi çok beğendim daracık o beyaz kiril evlerin içersinde küçük küçük kulüpler ve restorantlar. Sabah akşam uyumayan bir ada. Ulaşım büyük sorun. Taksiler en uzak mesafe 10-15 euro ancak bulabilirseniz çünkü gece insanlar taksi için kavga ediyor ve sıra felan yok tamamen taksicinin keyfine kalmış, kimi beğenirse onu alıyor:) Ben misal bir gece erken dönmek istedim. Saat 5 gibi taksi beklemeye çıktım (düşünün 5 erken bir saat orası için) yaklaşık 1-2 saat sap gibi bekledim ve şıkır şıkır kızların taksi için ne kadar çirkinleştiğini izledim. Sabah akşam club müziği ve gürültüden bıkan bizler en çok Elia Beach'e aşık olduk. O kadar sessiz pürüzsüz bir deniz ve fiyatlarda diğer plajlara göre çok daha makuldü. Yaş ortalaması inanılmaz düşük bilginize. Eğer giderseniz tavsiyem 2 gündür, daha fazlası gereksiz olur. Mykonos Town da Little Venice Bar muhakka uğrayın kalite bir ortam var. Gündüz şovları ile eğlenceli olan ise Super Paradise Beach uğrayın. En büyük kulüplerinden Cavo Paradiso'yu tavsiye ederim.

10.cu Gün Aşk adası bizi bekler;

PLAN:

10.GÜN MİKONOS – SANTORİNİ (21.06.2015 PAZAR) Tahmini : 3 saat / 150 km

Mikonos’tan kahvaltından sonra limana gidiyoruz. 14.30 da Sea Jets Ferry ile yaklaşık 2 saat 40 dk (Varış:17.05) gemi yolculuğundan sonra Santorini’ye varıyoruz. Santorini de konaklama yapmıyoruz bu sebepten görülebilecek tek yere gitmeye çalışacağız. Gece limana yakın bir yerde gemimizi beklemeye geçiyoruz.

YAŞANAN:

Sabah otelde kahvaltıdan sonra New Port Limanına doğru yola çıktık. Hepimiz güneşinin alnında pişmek ve erimek neymiş gördük. Bir yandan "Ulan ne bok yiicez" diye düşünüyorduk, çünkü Santorini de gece konaklamaycaktık, 6-7 saat adayı gezmek için zamanımız vardı ve hava inanılmaz sıcaktı. Neyse sağ salim vardık ve gemimiz gelmişti.

New Port Limanı / Mikonos

En ufak gölgeyi değerlendiren Can abi:)

Sıcakta beklemekten pestil olmuş Şahbazlar..:))

Santorini Liman....

Şimdi önemli bir detay. Gezi süresince tabi korumalı kevler pantolu yıkama gibi bir fırsatım olmadı. Gezi süresince mikonos dışında 1-2 gün kaldığımız için gittiğimiz her yerde katlayıp bir yerlere sıkıştırıyordum. Ertesi gün tabi motora binip efil efil gidiyorum ama varış noktasında genelde sırılsıklam oluyordu. Ee haliyle mikonosta 4 gün kalınca pantolon hava almamış. Gemiye bindiğimizde herkes botlarını çıkardı terlik merlik giydi ve yattı. Etrafta pis bir koku ama bir türlü anlam veremiyorum ve millete botlarından dolayı bok atıyorum. Hanginizin ayağı kokuyorsa kaldırsın onu felan şeklinde. Neyse 10 dk geçmedi ki farkettik o çürük yumurta kokusu bendenmiş ve gemide nereye gitsem o alan boşalıyor:)))

NOT: KIYAFETLERİNİZİ MÜMKÜNSE GÜNLÜK HAVALANDIRIN. BENİM YAŞADIĞIMI YAŞAMAYIN REZİL OLURSUNUZ:))

2-3 saatlik yoluculuktan sonra aşk adası Santorini'ye varmıştık. Panoramik bir görüntü alabileceğimiz en yüksek noktaya sürmeye başladık, diğer adıyla beyaz çatılar dedikleri o zenginlerin geceliği 300-500 euro verip balayı yaptığı yerler:)) Yukarıda bir cafe bulduk ve manzaranın tadını çıkartıyorduk;

Sadece Denizhan'ın üşenmeyip çıktığı adanın karşısındaki kayalık :)

Panoramik o manzaralardan sonra adanın arka taraflarına doğru sürdük. Çok ilginç olan adanın bir tarafı çok pahalı ve lüksken, diğer tarafı çok sakin sessiz ve uygundu. Bulduğumuz bir restoranta yemek yedikten sonra Lazy Lizzard diye ingiliz yaşlı bir çiftin işlettiği şirin bir barda vakit öldürdük.

LAZY LİZZARD BARIN MENÜSÜ...

SANTORİNİ İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİM:

Gerçekten muhteşem bir manzara ve görülmesi gereken bir yer. Evet pahalı hatta adalar içersinde en pahalı yer. Özellikle beyaz çatılar dedikleri bölge ünlülerin ve balayı çiftlerinin tercihi. Adada öyle kulüp veya gece hayatı çok yok. Daha çok konsept çiftler için kurulmuş. O yüzden erkek erkeğe giderseniz 1 günden fazla tavsiye etmem.

11.ci Gün Gemide Ortada kalmak

PLAN:

11.GÜN SANTORİNİ – KOS – BODRUM – İZMİR(URLA) (22.06.2015 P.TESİ) Tahmini: 6 saat / 478 km

Santorini de gece 00.50 de Blue Star Ferry ile Kos’a gemi yolculuğu yapıyoruz. 5 saatlik bir yolculuk olduğu için Kabin de dinlenme imkanımız olacak. Tahmini 05.45 de Kos’a varmış olacağız. Konaklama yapmayacağız.

YAŞANAN:

Santorini de konaklamamaya karar vermiştik zaten. Çünkü uygun saat ve zamanda feribotlar yoktu. Gece yarısı feribotumuzda kabin kiralmıştık. Feribotumuza biner binmez yorgunluğumuz atmak için kabinlere yerleşmek istiyorduk. Arkadaşlar, millet yerlerde felan göreceksiniz, nasıl havalıyız kabinimiz var diye böbürlene böbürlene gidiyorduk. Resepsiyona odalarımız danıştığımızda biletlerimizi görmek istedi ve o artistlikten eser yoktu. Yanlış bilet almıştım :)) Kabinli felan değil gayet yurdum koltuklu bilet. Kara kara ne bok yeriz derken oda fiyatlarını sorduk ve iç kabin 2 kişilik 15 euro ekstra ücretle verebileceklerini söylediler. Resmen piyangoydu çünkü 5 saatlik bir yolculuk var ve kimse uyumamış. Neyse hemen kabinlerimize yerleştik ve uykuya daldık.

Zati kıç kadar olan kabinde sabah uyandırma servisi varmış. Orta kabinde olduğumuz içinde cam felan yoktu. Can abi de bu arada uğultulardan geminin battığını düşünerek tuhaf tuhaf kabuslar görmüş:)) Gece telefon sesi ile irkildim ve gereksiz bir diyalog yaşadım;

-Res: Hello, we are boarding to Kos island. please be ready for it. (merhaba, yanaşıyoruz hazırlanın)

(ne bok olduğumunu anlamadığım için gereksiz bir ingilizce aksanıyla)

-Öner: Thank you for your information. We will be ready in 5 min. Thanks again for your intrest.

(bilgi için teşekkür ederim. 5 dk içinde hazır olacağız. ilginiz için teşekkür ederim tekrardan)

(o neydi lan??? teşekkür ederim de kapat veya tamam de kapat. resmen açıklama yaptım heyecandan)

Kos adasına sabah 6 gibi varmıştık. Ada sessiz sakin görüntüsüyle beni etkilemişti. En büyük adalarından biriydi Yunanistanın. İlk olarak karnımızı doyaracak bir yer bulduk. Kahvaltıcı tarzı bir yerde, ki o saatte tek açık bulduğumuz yerdi, oturduk. Bizim dışımızda sarhoş bir Yunanlı ve 2 masa daha vardı. Can abi sabah mahrurluğu olacak ki şu anları yaşattı bana;

-Can abi: aaa arkada GS motorlu bir cift daha var.

-Öner: Evet abi arka masa

-Can abi: heee

(Can abi sabah mahrurluğu olsa gerek, masada güzel bir espiri yapıldı ve osurma ihtiyacı duydu. Herhalde niyet arada kaynatmaktı ama senkron tutmayınca o Kos'un sessiz sakin caddeleri Türk gazıyla inledi)

-Öner: Abi naptın rezil olduk :)) millet var arkamızda.

-Can abi: Nolcak olm onlar Yunanlı nerden görcez bi daha.

(10 dk sonra acı gerçekle yüzleştik. Arka masadaki motorcu abimiz yanımıza geldi)

-GS Motorcu: Merhaba arkadaşlar sizde mi Bodruma?

(1-2sn boşluk verdikten sonra konuşabildik. Hoş Can abi pancara dönmüştü. Yunanistan'da osuracak başka yer yoktu sanki)

1-2 saat zaman geçirdikten sonra uyuyabileceğimiz bir yer derdine düştük. Asklepion ve Hipokrat ağacını duymuştuk en azından ona doğru yol alalım ve uygun bir kuytu köşede 1-2 saat kestirelim dedik. Alan kapalı olduğu için bizi içeri almadıları bizde otoparkta yayılmaya karar verdik zaman öldürmek için.

Yerde perişan şelikde dinlenmek mümkün değildi Denizhan'ın aklına harika bir fikir geldi. Plaj bulup uygun bir ücret karşılığı şezlong kiralayalım hem uyumuş hemde Kos'ta denize girmiş olacaktık. Şehirin biraz dışında sakin bir plaj bulduk ve malak gibi yattık :)) 1-2 saat uykudan sonra öğle yemeği için son kez merkeze gitmek istedik, sonrasında zaten Bodrum feribotuna binecektik. Dönüş yolunda bir arkadaşımızın tavsiyesi üzerine Can abi navigasyonla ara sokaklarda mekanı arıyordu. Son anda bir dönüşü kaçırdığını farkeden Can abi dönmeye karar verdi ama dibinde olan Seco dönemedi:) Cano'ya çarpmamak için motoru yere attı resmen. İnce bir uyarı olsun size, takip mesafenizi iyi ayarlayın, çünkü hem navigasyon hem motor kullanmak zor iş ve ani dönüşler olabilir. Neyse ki çok hasar yoktu ve motor gayet iyi durumdaydı. Sahil kenarında yemeklerimizi yedikten sonra limanda beklemeye koyulduk. 1 saatlik bir işlem sonrası sonunda gemimize binmiştik. Elveda Yunaninstan :(( işin kötüsü o lüks feribotlardan sonra bildiğin Beşiktaş motoru gibi teknedeydik ve yurdum işi saçmalıklar başlamıştı. Motorları kendimiz bağladık. Zaten motorlarımız dışında ancak bir araçlık yer vardı. 2 saatlik bir yolculuktan sonra bodruma varmıştık. Valla ne yalan söyleyeyim en kötü işlemler burdaydı. 1 saatte sıra gelmedi. saçma sapan bir araç kaydı işlemleri vardı. X-ray olmadığı için (araç için) tek tek eşyaları içerideki cihaza taşımak zorunda kaldık. Çıktığmız gibi hemen yola koyulduk. Geç olmadan İzmir'e babamın evine varmak istiyorduk. Babam sağ olsun bizi bir gece misafir ediyordu. Hem yolu yarılamış hemde dinlenmiş olacaktık. 4-5 saatlik bir yolculuktan sonra nihaytet İzmir/Urla'ya varmıştık. Bu son yol bizi gerçekten yormuştu malum yurdum trafiği de yardımcı olmuştu bize.

KOS ADASI İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİM:

Kos adası bence bizim gibi orta direk için mükemmel bir ada. Hem uygun, hem çok turist var, gece hayatı mevcut ve muhteşem bir deniz. Çok gezme fırsatım olmadı ancak merkezi zaten başlıca gezilmeye değerdi.

-Hipokrat Ağacı: Gelmişken ziyaret edin.

NOT: SON ÇIKIŞTAN ÖNCE BÜTÜN DÖVİZİNİZİ HARCAMAYIN! ÇIKIŞTA PUL TARZI BİR ŞEY OLMANIZ GEREKİYOR 3-5 EURO CİVARI, KİŞİ BAŞI

12.ci Gün Ege'nin İncisi

PLAN:

12.GÜN İZMİR-BANDIRMA-İSTANBUL (23.06.2015 SALI) Tahmini: 8 saat / 325 km

Sabah İzmir/Urla’dan yola çıkıyoruz. Tahmini 5 saat / 325 km sonra Bandırma İdo Feribotlarına varmış oluruz. Saat 15.30 da Bandırma-İstanbul feribotuna biniyoruz. 2 saat 40 dk sonra Yenikapı’ya varmış olacağız.

YAŞANAN:

Sabah muhteşem bir doğa ve havaya uyanmıştık. haa babamın bizi maç kornasıyla uyandırması çok ayrı bir güzellikti :)) Köyün içinde bizi bir kahvaltı yerine götürdü babacığım ve bize muhteşem kahvaltı ısmarladıktan sonra Sercan ve Denizhan yola çıkmaya karar verdiler. Ben ve Can abi bir gece daha kalmaya karar verdik. Hem İzmir'i gezmiş hemde daha iyi dinlenmiş olacaktık. 1 gün sonra yola çıktık. Daha yola çıkarken zaten Bandırma planından vazgeçmiştik. Direk Yalova-Pendik yapmaya karar verdik. Yaklaşık 6-7 saatlik yoldan sonra nihayet evimizdeydik.

Kos - Bodrum seferi...

İzmir yollarında TRON gibi motorum ve kaskım:))

2400 kilometrelik gezinin sonu.. :)

ŞİMDİ GELELİM ÖNEMLİ OLAYLARA: (KONAKLAMA/HARCAMA/BİLGİ/İŞLEMLER)

KALDIĞIMIZ OTELLER, FİYATLARI VE GÖRÜŞLERİM:

AEGEON HOTEL / SELANİK:

Konumu harikaydı. Otel olarakta gayet temiz ve düzenliydi.

FİYAT: 2 gece / kişi başı - 103 TL

TOTİ BOUTİQUE ROOMS & HOTEL / KALAMBAKA:

Çok şirin bir oteldi. Kahvaltısı ve manzarası aklımda kalmış. Çocukken izlediğimiz Heidi çizgi filmi gibi bir köy zaten ve otelde bu konsepte uygun.

FİYAT: 1 gece / kişi başı - 53 TL

NANA HOTEL / ATİNA:

Bu otel gezimiz boyunca tek hoşuma gitmeyen oteldi. Konum olarak şehre yakın olsada etraf bana biraz sakat geldi. O sebeple gece otoparka bıraktık motorları.

FİYAT: 1 gece / kişi başı - 49 TL

SOFİA VİLLAGE HOTEL / MİKONOS:

Çok beğendim. Bir kere otopark mevcut. Her yere yakın ve hatrı sayılır bir havuzu var. Dışarı çıkmak istemezseniz havuz başında takılabilirsiniz. Çalışanların hepsi güler yüzlü ve ilgili. Bir çok otelden fiyat ve kalite olarak en iyisi.

FİYAT: 4 gece / kişi başı - 448 TL

GEMİ SEFERLERİMİZ:

http://www.ankertravel.net/tr/ bilgi alabilirsiniz.

ATİNA - MİKONOS

FİYAT: 1 yolcu / 1 motor - 190 TL

MİKONOS - SANTORİNİ

FİYAT: 1 yolcu / 1 motor - 238 TL

SANTORİNİ - KOS

FİYAT: 1 yolcu / 1 motor - 198 TL

KOS - BODRUM

FİYAT: 1 yolcu / 1 motor - 159 TL

HATALARIMIZ:

-Mikonos 4 gün çok fazlaydı. Çoğumuzun bütçesi burda tükendi.

-Çok fazla eşya almıştık. Ben 75 lt sırt çantası ile yol boyunca arkadaşlarımın alay konusu oldum ve haklıydı arkadaşlar. En çok kullanılan şey t-shirt ve don.

-400 km'den fazla yol belirlemeyin. Çünkü hem yorucu hem de gün kaybı oluyor.

-Blog tutacağımızı bilmediğimiz için yeterli çekim ve not almamıştık bir daha ki seferimizde inşallah telafi edeceğiz.

ÖNEMLİ NOTLAR:

- YANINAZA BOL BOL T-SHİRT VE DON ALIN. EN ÇOK İHTİYACINIZ ONLAR GERİSİ BOŞ.

-GEMİ SEFERLERİNİ http://www.ankertravel.net/tr/ alabilirsiniz. Oradaki arkadaşlar hem ilgili hemde fikir konusunda sizleri yönlendirecektir.

-SADECE ASFALT ÇEKMEYİN. MÜMKÜNSE GÜZEL HATIRALAR SAKLAMAK İÇİN OMUZ VEYA GÖĞÜS APARATI BULUNDURUN VE ŞEHİRLERDE YÜRÜRKEN DE ÇEKİM YAPIN.

-MOTORUN TÜM BAKIMLARINI YAPMIŞ OLUN VE İYİ LASTİKLE YOLA ÇIKIN

- EURO KURU 2.80 civarıydı biz çıktığmızda ona göre hesap yaptık.

-3'LÜ PİRİZ MUHAKKAK YANINIZDA OLSUN ÇOK İŞE YARIYOR.

-ZİNCİR YAĞI VE KASK CAMI SİLECEK BEZ VE SIVISI OLSUN YOLDA SİNEKLERDEN SEBEP EN ÇOK KULLANACAĞINIZ ÜRÜN.

GENEL TOPLAM:

-Resmi Prosedür: ( Vize, Uluslararası Ehliyet, Sigorta) - 800 TL

-Konaklama: 653 TL

- Gemiz Seferleri: 785 TL

-Yakıt: 780 TL (her araç için değişken bu benim harcadığım)

TOPLAM: 3018 TL

Harçlık olarak günlük 60 euro olarak hesaplayın. Gayet yeterli olacaktır. Ancak Mikonos ve Santorini dışında orası cep yakıyor.

Başka bir gezi de görüşmek üzere:)))


 
 
 

Yorumlar


bottom of page